(National Geographic:
Glacier Meltdown Belgeselindeki verilere dayanak alınarak yazılmıştır.)
Süregelen
karbon salınımının artışı, dünyanın gittikçe ısınması ve bunların sonucunda
ortaya çıkan küresel ısınma tehlikesi bugün için buzulların erimesi, deniz suyu
seviyesinin yükselmesi hatta birçok kıyı şehrinin sular altında kalması
tehdidini beraberinde getiriyor. Bunun sonucunda daha güçlü ve daha sık
kasırgalar meydana gelecek, orman yangınları artacak, çölleşme artacak ve
atmosferdeki karbondioksit rekor seviyeye ulaşınca kuraklık fazlalaşacak.

Buzul oluşumu ve
buzulların ekolojik denge içindeki rolü:
Buzul;
yıllarca yağan kar sonucunda oluşur. Kar kristalize olur ve kendi ağırlığı
altında buza dönüşür, bunun sonucunda buzul meydana gelir.
Elbette
tüm buzulların erimesi bugün için çok uzak bir senaryo gibi görünse de
1970’lerde yapılan buzul araştırmalarının detaylarına inildiğinde 40 yıl sonra
bu derecede bir küresel ısınma sorunu, bu kadar yüksek hacimde bir buzul
kütlesi erimesi ve buna bağlı olarak buzul akışının beklenmediğini rahatlıkla
söyleyebiliriz. İnsanoğlunun doğanın sonsuz ve geri dönüşümsüz olmadığını
anlaması için ne kadar daha zamana, kuraklığa, doğal dengesizliğe, kıtlığa ya
da buzul kaybına gerek var bilemiyoruz. Ancak emin olabileceğimiz tek gerçek
zamanın dünyanın aleyhine aktığı ve ekolojik denge üzerinde oluşan geri
dönülmez tahribatların zaman içinde insana ve diğer canlılara etkilerinin her
geçen gün daha da hayati boyutlara ulaştığıdır.
Ne
yazık ki buzulların erimesinin tek olumsuz sonucu deniz sularının yükselmesi
değildir. Ayrıca etkilerini hissetmek için deniz kenarı gibi bir yerde yaşamak
da gerekmiyor. Bir örnekle açıklamak gerekirse; 7 Ekim 1994 tarihinde Bhutan’da
bir buzul gölü arka tarafında bulunan büyük buz kütlelerinin çözülerek düşmesi
sonucu; göl üzerinde şiddetli bir akım oluşmuş ve göle baraj etkisi yapan
toprak kütleyi altına alarak büyük bir sel oluşumuna neden olmuştur. Toprak
setin yıkılmasıyla beraber 18 milyon metreküplük su, aşağıya doğru akışa
geçmiştir. Kayalar, çamur ve ağaçlardan oluşan 4,5 metrelik bir dalga
oluşmuştur. 21 kişinin can kaybıyla sonuçlanan bu felaket akıllara sera etkisi
ve küresel iklim değişikliğinin bir uyarısı mı yoksa daha büyük felaketlerin
habercisi mi sorusunu getirmektedir.
Dünya üzerinde belki de
deniz sularının yükselmesinin en gözle görülebildiği yer İtalya’nın Venedik
şehridir. Venedik İtalya’nın Kuzey Adriyatik kıyısında bulunmaktadır.
18.yy.’dan bu yana şehirle ilgili görsel ve yazılı kaynaklar incelendiğinde,
zamanla şehrin basamak basamak suya nasıl gömüldüğü açıkça görülmektedir. Bilim
adamları tarafından, şehirde fazladan 23 cm. yüksekliğinde su bulunduğu
belirtilmekte ve buzul erimelerinin hızlanmasıyla ileride bu oranın daha da
artacağı düşünülmektedir. Buna karşı önlem alabilmek için iskele seviyelerini
ve evlerin basamaklarını yükseltmek gibi basit çözümlerin yanı sıra şehrin
açıklarına deniz suları yükseldiğinde engellemek amacıyla kapaklar
yerleştirilmekte ve bu şekilde suların yükselmesi ile oluşacak etkilerden
korunulacağı düşünülmektedir.

Belki
de bu noktada sorulması gereken esas soru küresel iklim değişikliğinden,
buzulların erimesinden ve bunların sonucunda olagelen birçok doğal olaydan ne
derece etkileniyoruz olmamalı. Esas soru: “Buzulların erimesi hayatımızı ne
zaman etkileyecek?” olmalıdır.
F.
Onur Ertem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder